Kalori açısından düşük olan kahvenin sahip olduğu birçok özellik sayesinde de sağlığımıza önemli bir etkisi mevcuttur. İçinde yer alan doğal antioksidanlar, kafein, potasyum, magnezyum, niasin, demir gibi mineraller kahveyi çok değerli bir içecek haline getirmektedir. 

Vücudun su dengesini koruduğunuz sürece yani yeterli su alımını gerçekleştirdiğiniz sürece günde kontrollü tüketilen kahvenin egzersiz sırasında dayanıklılığı arttırdığı, vücuda mineral sağladığı, ter ile kaybolan potasyumun da yerine konmasında deste olduğunu biliyor muydunuz? Günde 2-3 fincan kahve tüketimi özellikle spordan önce kahve tüketerek metabolizmanıza olumlu etkiler sağlayarak fiziksel performansınızın artmasına yardımcı olabilirsiniz. 

Kahvede yer alan kafein bilişsel fonksiyonlar üzerinde olumlu etki göstermesinden tutun gün içerisinde daha dinç olmaya, konsantrasyonun artmasına kadar birçok faydaya sahip. 1 fincan kahve 70 ila 80 mg kadar kafein içermektedir. Kahvenin yoğunluğuna göre kafein miktarı değişmektedir. Burada önemli olan konu ne kadar kafein alınması gerektiğidir. Avrupa Güvenli Besin Tüketim Komisyonu, günde 400 mg’a kadar kafein tüketiminin genel olarak güvenli olduğu yönündedir.

Kahve sahip olduğu antioksidanlar sayesinde hücreleri korumaya yardımcı olur ve yaşlanmayı yavaşlatır. Özellikle en güçlü antioksidanlardan biri olan polifenoller sayesinde vücuda zararlı olan bileşikleri azaltır. Antioksidanların en güçlü kaynağı olan sebze ve meyvelerin yer aldığı bir diyette kahve tüketimine de kontrollü yer verildiği (2-3 fincan/günde) sürece bol antioksidan alımına destek olur.

Kahvenin bu kadar faydası olduğunu öğrendiğimize göre dikkat etmemiz gereken bir konuya da değinmek lazım. Kahve çekirdeklerinin işlem aşamaları, sağlığımıza bazı durumlarda fayda yerine zarar verebiliyor. Kahvenin biliyoruz ki birçok çeşidi var. Kahve çekirdeğinin türüne, yapılış işlemine göre kahvenin sağlığa etkileri değişim gösterir. Öğütülmüş kahve tercihi yaparken sağlığınız için en faydalı olanı tercih etmekte yarar var. Yüksek derecede kavrulmuş kahve yerine orta derecede kavrulan kahveden yapılmış olanı tercih etmek gerekli. Çünkü kahve çekirdeklerinin içerisinde yer alan ve önemli bir antioksidan olan chlorogenic acid (CGA), kahvenin kavrulma derecesinden etkileniyor. Kahve ne kadar yüksek derecede kavrulursa o kadar az antioksidan içeriğine sahip oluyor. 

Bahsettiğim bu antioksidanı (CGA)vücudunuza aldıktan sonra da en iyi şekilde yararlanmak istiyorsanız kahveyi sütle içmek yerine suyla hazırlamalısınız. Neden mi? Journal of Agricultural and Food Chemistry dergisinde yayınlanan Brezilya'da yapılmış bir çalışmada kahvedeki bu antioksidanın biyoyararlılığı incelenmiş ve suda çözülmüş kahve içen bireylerle sütte çözünmüş kahve tüketen bireylerin idrarları toplanıp karşılaştırılmış. Sade tüketen bireylerde bu antioksidanın biyoyararlılığının daha yüksek olduğu görülmüş. O yüzden öncelikli olarak latte gibi kahveler yerine sade filtre kahve istiyoruz. Çok sert geliyor olsa da içine çok az süt ekletip içiyoruz. Kahvemizi kendimiz yapıyorsak da çok yüksek derecede kavrulmuş kahvelerden almamaya özen gösteriyoruz.